- Dolmuş
Ben dolmuştayım,
o ise ışıklarda durmuş, karşıya geçmeyi bekliyor. Ben sıkıntılıyım ve
etrafa bakınıyorum, o da sıkıntılı gözüküyor, belki de gözüme takılmasının
sebebi bu...Benim yaşlarımda olması da bir sebep olmalı... Hemcinsim
olması da... Hep merak ettiğim “öteki dünyalar” da bir sebep evet,
biliyorum...
Kırmızı yandı bize... Karşıdan karşıya geçiyor...
Yürüyüşü bana mı benziyor ne? Giyim kuşamına bakıyorum... Hiç fena değil,
saçları kendinden sarı sanırım ama gösterişli bir saç değil, doğal... Uzun
bir paltosu var, elleri cepte, hafif önüne baka baka gidiyor... (Ona da
“kambur yürüme” diyor mudur arkadaşları arada, bana dedikleri
gibi...)
Hızlanıyor ve yol alıyoruz... Hüznü bana benzeyen kızı,
gözlerim, terk etmek zorunda kalıyor. Hayat onu nereye götürüyor, beni
nereye acaba diye düşünüyorum... Cevapsız sorularıma bir yenisini katmış
olmanın farkındalığıyla...
Radyoyu açıyor dolmuşun şoförü...
Haberler... Daha doğrusu “felaket tellallığı”... Kazalar, ölümler,
memleket meseleleri, para, piyasa, neyse sona erdi haberler, sıra
müzikte... Daha doğrusu “ses kirliliği”... Tamam, tamam çok fazla
yakındım...
Dolmuştan iniyorum ve yanıma gelen küçücük bir kız,
elinde kalemler... Kızın şirinliği ve yoksulluğu içimdeki insani duyguları
kabartırken onlara para vermenin yasaklandığı, zaten mantık olarak
herkesin, onlara para vererek hiçbir şeyi düzeltemeyip tam tersi daha
kötüye götürdüğümüz düşüncesi, aklımı çelen meleğe karşı şeytan işlevi
gören fikirler haline geliyor... Ne yapacağımı bilmez bir şekilde oradan
uzaklaşırken müthiş bir gürültüyle irkiliyorum... Hızından sadece lüks
olduğunu zorlukla anlayabildiğim bir arabanın sesi bu... Aklıma trafik
kazalarında hayatlarını kaybeden gencecik insanlar geliverdi... Hayır, iyi
şeyler düşünmeliyim...
Sahile yakın bir yerdeyim... Kıpkırmızı
batmakta olan güneşe bakıyorum, bir anda güneş fona dönüşüyor çünkü daha
yakınımda el ele bir çift görüyorum sahilde dolaşmaya çıkmış, gözümle
fotoğraflarını çekiyorum arka fonları kıpkızıl bir güneş... Fotoğraf kalp
şeklinde kesilip konabilir çerçeveye ve........ Gene başka hayatlardayım
tanrım ne yapıyorum ben?
Bir küçük erkek çocuğu görüyorum annesinin
elinden sımsıkı tutmuş, tombul mu tombul, şirin mi şirin... Her zaman bir
erkek çocuk istemiş olmamın verdiği heyecanla çocuğu izliyorum...
Mutluluğu düşlüyorum... Annelik hissini... Çocuk kokusunu...
Aitlik.... Hayat her şeye rağmen güzel mi ne?
Girdiğim kafede leziz
bir kahve içeceğim az sonra.... Beynimi boşaltacağım... Yalnızlığımın
tadını çıkaracağım... Tıpkı bu şehir gibi... Yalnız, yağmurlu, ama asil...
-
|